Hüseyin BOZKURT Yeminli Mali Müşavir huseyinbozkurt@firatymm.com
PAYLAŞMAK
Paylaşmak, bir çok anlam içermekte olup, her anlamı da kendi içinde özellikli bir yere sahip olan bir kavramdır. Paylaşmak, birilerinin bir şeyi aralarında bölüşmesi, pay etmesi, üleşmesi gibi somut bir anlam içerdiği gibi benimsemek, onaylamak ve katılmak gibi mecazi bir anlamda yükleyebiliriz.
Neleri paylaşmıyoruz ki; acımızı, sevincimizi, aşımızı, paramızı, vaktimizi, ekmeğimizi, bilgimizi, başarılarımızı, sırlarımızı, özelimizi, hatalarımızı, aşkımızı, sevgimizi, düşüncelerimizi, deneyimlerimizi, soluduğumuz havayı ve daha nice şeyleri paylaşırız. Acılar, paylaşıldıkça azalır ve etkisini kaybeder. Mutluluk ve sevinçler ise büyürler. Paylaştıkça çoğalan şeyden biri de bilgidir.
Sıkıntılarımızı paylaşınca rahatlar, bazen de çözüm yolu buluruz. Atalarımız “derdini söylemeyen dermanını bulamaz” diyerek dertleri paylaşarak, anlatarak çözüm aramak gerektiğini belirtmişlerdir.
Maddi şeyleri paylaşmak güzel bir duygudur. Başkasında olmayan şeyleri toplum olarak genellikle yardımlaşma adına paylaşırız. Geçmişte bir ekmeğini, bir tabak yemeğini bölüşmüş olan bir toplumdan geliyoruz. Bu gün bu denli paylaşımlar kalmasa da yine de karşılıklı yardımlaşma ve paylaşmanın varlığı inkâr edilemez. Ancak, sağlıklı kişilere hazır balıktan bölüp verme yerine, balık tutmayı öğreterek paylaşmayı anlamlandırmalıyız.
Cimri ve aç gözlü insanlar paylaşmayı sevmeyen insanlardır. Dostu olmayanlar paylaşamazlar. Çünkü,bu insanların dostları; para, mal ve mülkleridir. Gerçek dost olanlar, sevinci, acıyı paylaştıkları gibi ekmeği ve aşı da paylaşanlardır.
Paylaşma duygusu, küçük yaşta edinilir. Küçükken çikolata, top, şeker ve oyuncağını paylaşamayanlar, büyüdüğünde de paylaşamazlar.
Paylaşmak, insanı mutlu ve huzurlu eden bir davranıştır. Her türlü paylaşım, insanı ayrıcalıklı, sevgi dolu ve mutlu kılar. Maddi paylaşımlar kadar duygusal ve manevi paylaşımlar da önemlidir.
Hayat paylaşmaktır. Zira, paylaşım olmayınca hayat yaşanmış sayılmaz. Yaşam, paylaşıldıkça güzelleşir, anlamlı olur ve yaşanmış sayılır. Birileri ile iletişim kuramayan, karşındakini anlamayan, sevmeyen, sevilmeyen, sevinç ve üzüntülerini paylaşamayan bir insan yaşamıyor demektir. İnsanları seven ve paylaşımcı bir düşüncede olan kişi, daima kendini yük taşımayan, rahat, bağışlayıcı, özgüvenli ve sağlıklı hisseder. Zira insan sevdiği kadar sevilir, affettiği kadar affedilir.
Paylaşılan her zaman yiyecek, giyecek, aşk ve sevgi gibi kişisel değerler olmayabilir. Bazen de paylaşılan şey, daha değerli bir şeydir. Toplumsal sorumluluk bilinci gibi. Bu paylaşım, bazen özgürlük ve demokrasimizin de güvencesidir. Merhum gazeteci Uğur MUMCU, 09.12.1974 tarihli Yeniortam gazetesinde şöyle yazıyor: “Bir kişiye yapılan haksızlık bütün topluma karşı işlenmiş bir suçtur. Bu bilinci paylaşmak ve bu sorumluluğu yerleştirmek zorundayız. Uygarca paylaşılan sorumluluk bilinci, özgürlüğün de, demokrasinin de tek güvencesidir. Bu güvence sağlanmadıkça, demokrasinin temeline tek bir taş bile konmuş olamaz” İnsan olmanın en güzel göstergesidir paylaşmak. İnsan sevgisinin ifadesidir. Paylaşımcı insan daima verici insandır. Paylaşma duygusunu yüreğinde hisseden kişi, sevgisi güçlü bir kişiliktir. Sevmek, kendimizi bulmamıza yardımcı olduğu gibi bizi, şanslı ve duygulu kılar. Sevginin olmadığı yerde hayat anlamsız ve renksizdir.
Bazen paylaşmak sevginin, aşkın ta kendisidir. Sevgiliye söylenen aşağıdaki cümle paylaşmanın boyutunu ve sevginin yoğunluğunu çok daha iyi açıklamıyor mu?
“Bilir misin bende paylaşmak nedir? Nefesin kesilirse al canım senindir. Yolun sonu uçurumsa aşkım, sen geri dön ilk adım benimdir!”
Sevgi ve paylaşmak iç içe bir kavramdır. Onun, sözünü etmekten çok yaşamak gerek. Zira hayat sofrasında yalnız kendini görüp sevenler, aç oturup aç kalkar ve yaşamamış sayılırlar. Tıpkı öyküdeki gibi:
Bir gün sormuşlar Bektaşi ermişlerinden birine, -'Sevginin sadece sözünü edenlerle, onu yaşayanlar arasında ne fark vardır? ' -'Bakın göstereyim...' demiş ermiş. Önce sevgiyi dilden gönüle indirememiş olanları çağırmış yemek sofrasına ve oturduktan sonra sıcak çorbalar gelmiş. Arkasından da bir metre boyunda kaşıklar. Ermiş: 'Bu kaşıkların ucundan tutup öyle yiyeceksiniz.' diye de bir şart koşmuş. 'Peki...' demiş ve başlamışlar. Fakat kaşıklar uzun geldiğinden bir türlü döküp saçmadan götüremiyorlar ağızlarına. En sonunda beceremeyip, öylece aç kalkmışlar sofradan. Bunun üzerine 'Şimdi...' demiş ermiş. 'Sevgiyi gerçekten bilenleri çağıralım yemeğe.' Aydın yüzlü, gözleri sevgi ile gülümseyen insanlar gelip oturmuş sofraya. 'Buyrun' deyince, her biri uzun boylu kaşığını çorbaya daldırıp, karşısındaki arkadaşına uzatarak içirmiş. Böylece her biri diğerini doyurmuş ve şükrederek kalkmışlar sofradan. 'İşte...' demiş ermiş: “Kim ki hayat sofrasında yalnız kendini görür ve doymayı düşünürse, o aç kalacaktır. Ve kim arkadaşını düşünür de doyurursa, o da arkadaşı tarafından doyurulacaktır.”
Şüphesiz, yaşam pazarında sevgiyi paylaşanlar hep kazançlı çıkar. Bazı istisna paylaşımlar vardır ki, insanı mutsuz kılar ve acı verir. Çok sevdiğiniz bir insanı başkasıyla paylaşmak gibi… Günümüzde, maddi değerlerin, insani değerlerden öne çıkması, bazı değerlerin yok olması nedenleriyle hayatın her karesinde söz konusu olan bir kavram haline gelmiştir paylaşmak. Zira insanlar, zor yaşam koşulları içerisinde korkular, güvensizlikler ve yapay ilişkilerle yaşamaya çalıştığından, genellikle yaşamı sevimsiz ve olumsuz paylaşımlar ve olaylarla geçmektedir. Dolaysıyla mutlu olmak adına paylaştığı gerçek, güvenli, olumlu tüm yaşam kesitleri hayatın iyi yaşanmış kısmını oluşturduğundan, mümkün olduğu kadar bu hayatta sevmeli, sevilmeli ve paylaşmalıyız. Zira paylaştığımız kadar yaşamış olmaktayız. Paylaşmak, sadece sevmek aşık olmak demek de değildir.Karşılıklı bir kahve içmek, bir sorununuzu dertleşmek, aynı havayı teneffüs etmek, belediye otobüsünde birlikte yolculuk, birlikte ufak bir hediye seçimi, içinizde sakladığınız bir sırrın açıklanması, bir iş görüşmesinin kritiği, bir düşüncenizin doğruluğunun onaylatılması, duyduğunuz bir tatlı dedikodunun iletilmesi, yoldan aldığınız simitten bir parçanın oda arkadaşınıza verilmesi, bir olayın şartlarının konuşulması veya yaşayamadığınız bir hayat kesitinizin sohbeti de paylaşımın konusu olabilir. Yaşam koşullarının ağırlığının unutturduğu, bozduğu ve kalitesini düşürdüğü yaşamımızın bir nebze düzeltilmesi için lütfen her şeyi paylaşın. Sevin, sevilin, sevgiyle ve iyi niyetlerle yaklaşın, kendinize güvenin, başkasına güvenin ve güvenilen kişi olun. Aceleden ve karmaşadan, sahte ve çıkar ilişkilerinden dolayı unuttuğumuz dostlukları kurmak, vakit ayırmak, önemsemek, yalnızlıktan kurtulmak ve daha çok yaşam kesitimizi anlamlı ve kaliteli kılmak için paylaşarak yaşayalım hayatı… Nasıl ki bahçelerin güzelliği, barındırdığı değişik renk ve görüntüdeki çiçeklerle oluyorsa, yaşamımızda da güzellik ve farklılıklara değişik bakış açıları ve değişik düşüncelerle ulaşabileceğimize inanıyorum. Güzel şeyler paylaşmanız dileğiyle…11.09.2008 |